7 Mart 2012 Çarşamba

Prof.Dr.AHMET MARANKİ'DEN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR

Yüksek Tansiyondan Şikayeti Olanlar Pancar Suyunu Denedi mi?‏



Yüksek Tansiyondan Şikayeti Olanlar Pancar Suyunu Denedi mi?‏


Bir bardak içtikten birkaç saat sonra yüksek tansiyondan eser kalmıyor...

Nefroloji ve Hipertansiyon Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Türk, günlük bir bardak kırmızı pancar suyu içenlerde yüksek olan tansiyonun bir saat sonra düştüğünün belirlendiğini ifade etti. Yapılan bir araştırmada günde bir bardak kırmızı pancar suyunun 24 saat boyunca tansiyonu düzenlediğinin belirlendiğini aktaran Türk, "Araştırmada bir bardak kırmızı pancar suyunu içen gönüllülerin yüksek olan tansiyonunun bir saat sonra düştüğü tespit edilmiştir.
Kırmızı pan car suyunun kan basıncını düşürücü etkisinin 3-4 saat içinde zirveye çıktığı ve 24 saat boyunca devam ettiği gözlenmiştir. Hipertansiyon yaşam kalitesini olumsuz etkileyen felç, kalp krizi ve böbrek yetmezliğine yol açan ana nedenlerden biri olarak yaşamımızı tehdit etmektedir" dedi.

SOĞAN: Çiğ tüketildiğinde mideyi güçlendirir


SOĞAN:
Çiğ tüketildiğinde mideyi güçlendirir, sindirim sistemini uyarır, idrarı arttırır. Grip, nezle, gırtlak iltihabı ve öksürüğü önleyici olarak kullanılır.
ÖZELLİKLERİ:
♦ Soğanın hem yeşil yapraklan ve hem de baş kısmı gıda maddesi olarak kullanılır, fakat kötü ko­kuludur.
Hadisi Şeriflerde soğan ve sarımsağa “habis” denilmiştir. Zira haram ve pis olan şeylere “habis” denildiği gibi, tadı ve kokusu kötü olan şey­lere de “habis” denilir. Soğan, sarımsak ve pırasa bunlardandır.
Nitekim Peygamber AleyhisSelâm
♦ “Her kim şu kötü kokulu (habis) bitkiden (sarımsaktan) yerse, ağzının kokusu gidinceye ka­dar, mescidimize gelmesin!” buyurmuştur.
♦ Hz. Ömer (r.a.) de, uzunca bir hutbesinde
♦ “… Ey insanlar! Sizler bugün şu iki kötü kokulu sebzeyi (soğan ve sarımsağı) yiyorsunuz! Halbuki ben, Peygamber AleyhisSelâm zamanında, ağzında bunların kokusu duyulan kimsenin elinden tutulup;1 Bakî mevkiine kadar şehirden dışarı çıkarıldığını gördüm. Her kim bunları yiyecek olursa, pişirerek kokusunu gidersin!” demiştir.
* Soğanın mizacı, sıcak ve rutubetlidir.
FAYDALARI:
* Soğan, yolculuk sırasındaki su değişikliğine karşı faydalıdır. Zehirli maddelerin kokusunu gide­rir. İştahı açar, mideyi kuvvetlendirir, cinsel istek ve arzuyu tahrik eder. Meniyi artırır, cildi güzelleştirir, balgamı keser ve mideyi temizler.
* Soğan tohumu ciltteki alaca hastalığını giderir.
* Saçkıran hastalığı olan yerin etrafı soğan tohu­mu tozu ile iyice ovuşturulursa, gerçekten faydalı olur.
* Soğan tohumu tozu, tuz ile karıştırılıp siğiller üzerine sürülürse, siğilleri giderir.* Müshil ilacı içen kimse, soğan kokladıgı za­man, kusmayı ve midedeki bulantıyı önler ve ilacın kokusunu giderir.
* Soğan suyu buruna çekildiği zaman burun mec­rasını temizler.
* Ağır işitme, kulak çınlaması, kulak iltihabı ve kulakta meydana gelen su toplanmasına karşı soğan suyu damlatılır.
* Soğan suyu göze sürme gibi çekildiğinde, göze inen (gözde toplanan) suya karşı faydalıdır.
* Soğan tohumu tozu ile bal karıştırılarak macun yapılır ve gözde meydana gelen beyaz perde hastalığı için sürme gibi göze çekilir.* Pişirilmiş soğanın gıda değeri daha yüksek­tir.Sarılık, öksürük, nefes darlığı hastalıkları için pişirilmiş soğan gayet faydalıdır. İdrarı artırır, tabi­atı yumuşatır.
* Kuduz olmayan köpeğin ısırdığı yere soğan su­yu, tuz ve sedef otu ile macun yapılıp sürülürse, ga­yet faydalıdır.* Soğan; devamlı yenildiği zaman, basur memele­rinin ağzını açar.
* Soğan, et ile beraber yenirse, etin yağının tesi­rini giderir. Nitekim Hz. Muâviye de, kendisini zi­yarete gelen bir heyete verdiği ziyafette, sofraya so­ğan da getirtmiş ve* “Soğandan yiyiniz! Zira bir kimse yabancı bir yerde soğan yerse, oranın suyu o kimseye zarar vermez” demiştir
Uyarı:
Çiğ soğan yemek, yarım baş ağrısı yapar. Başa ağırlık verir, şişkinlik ve gaz yapar. Gözü karartır. Çok yenilmesi unutkanlık meydana getirir, ağız ko­kusunu değiştirir, kötü kokusu arkadaşlarına ve ko­ruyucu meleklere eziyet verir.
* Pişirilerek yenilmesi bu zararlardan bir kısmını giderir.

Prof. Dr. İbrahim SARAÇOĞLU’ndan Bitkisel Kürler-VİDEO




“İnsana hizmet etmek, Allah’a ibadet etmek gibidir.” diyen Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu modern tıpta çaresi olmayan pek çok hastalığın herbirinin tedavisini ayrıntılı olarak anlattı.




http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=4189568172016351302&hl=tr&fs=true

KISA KISA-2



KISA KISA-2


KABIZLIK İÇİN: Mürdüm eriği,incir,maydanoz,kereviz suyu,sinameke,mısır püskülü,
piren,kiraz sapı.

KANSIZLIK İÇİN: Kara üzüm,badem içi,keçi boynuzu,kuşburnu tozu
leblebi yoğurtta katılıyor.

ASTIM İÇİN KÜR: Üzerlik otu tohumu,1lt.suda kaynatıyoruz.
3dk. buharı buruna çekiliyor. 15 gün yapılıyor. 6 ay boyunca alerjik
hastalıklara karşı korunuluyor.

LAHANA KÜRÜ: Şeker hastaları,yüksek tansiyon,kolestrola karşı.Ayrıca
Zayıflamak için.
Bir tencerede kaynar suya beyaz lahana konuluyor. 7dk. kaynatılıyor.
Sabah ve akşamleyin yemekten önce 1 bardak içiliyor. Sabah içtikten sonra
buzdolabına konuluyor.Akşam yemekten 1 saat önce dışarı çıkarılıyor.
Ilık içiliyor.

SAÇIN PARLAMASI İÇİN: Elma sirkesi,papatya 10 dk. kaynatıp saça
sürülüyor. Streçle sar. Ilık suda haftada iki kere yıkanıyor.

KEPEĞE KARŞI: Elma sirkesi,zeytin,nane ve bal. Sivilce var ise limon suyu ekleniyor Streçle sar.Ilık suda haftada iki kere yıkanıyor.

ROMATİZMA VE KİREÇLENME İÇİN: Bal ve sirke karışımı haftada
bir dizlere sürülüyor.

MİGREN İÇİN: Biberiye çayını günde 3 defa, 1 ay boyunca kullanılacak.Ayrıca Aslan pençesi de(testere dişlisi olmıyacak,düz yapraklı olacak)kullanılabilir.

NOT: Bitkilerin raf ömrü 1 seneyi geçmiyecek.

SİNİR GERGİNLİĞİ İÇİN: Karabaş otu.

SİGARAYI BIRAKMAK İÇİN:Karabaş otunun sapları 5-6 cm boyunda ağıza alıp çiğnenecek.

TÜYLENMEYİ ÖNLEMEK İÇİN: Taze nane 4-5 gr. tüketin.Ayrıca testere dişli Aslan pençesi çayıda çok iyi gelir.Hormonlarıda dengeler.

SEDEF İÇİN:Kurutulmuş siyah üzüm kullanın.

AĞIZ KOKUSU İÇİN: Taze maydanoz çiğneyip yutun.

KAYNAK: Prof.Dr.İbrahim Adnan Saraçoğlu ve Ahmet Maranki'nin TV konuşmaları.

KISA KISA-1



ŞİFALI BİTKİLER-KISA KISA

Boy uzaması için: Palamut-Kefal-Torik-Uskumru

Mantar için: Turuncu civan perçemi ve
Safa bitkisi(Portakal Nergizi)

Romatizma: Dişi ısırgan otu-Kiraz sapı.

İyi huylu prostat için: Brokoli.

Tiroid için: Dereotu en az 4-5 ay kullanılır.

Zayıflamak için: Öğünlerden önce 1 tutam dereotu yoğurtla
yenilirse iştah kesiliyor.

Diş eti iltihabı için: 3 tane nar, sıkılırak suyu içiliyor.

Yüksek tansiyon: Nar suyu günde 3 defa içilirse
tansiyon düşüyor.

Böbrek taşı için: Soğan,sarımsak ve pırasa(zeytinyağlı,pirinç
katılmıyacak)

Ağızlardaki aft(ağız yaraları) için: At kuyruğu (Kırk kilit bitkisi)
Biberiye benzer. 5 dakika kaynatılıyor. 1 ay içiliyor.

Kalp çarpıntısı için: At kuyruğu (Kırk kilit bitkisi) 3 dakika kaynatılıp içiliyor.

Bağırsak ve karaciğer kanseri için: Sarı kantaron bitkisi,
Radyoterapiden 2 ay sonra kullanılacak.

Altını ıslatan çocuklar için: Kurutulmuş kiraz saplarını(25-30 tane) 5 dakika kaynatılıyor.Üzerine 3 damla limon suyu damlatılıyor.1 bardak içiliyor.

İshale karşı: 8-9 adet karanfil kırılıyor ve çiğnemeden suyla
günde 1 defa yutuluyor. Kantaron bitkiside iyi gelir.

Mide bulantısı için: 1 tatlı kaşığı kekik(Kekiği açıkta dışarıda bırakmayın)

Bağırsaklar için: Tok karına, adaçayı,nane,çörtük ve kantaron.

Saç kıran sivilceler ve yarıklar için: Sarımsak yağı kullanılıyor.Daha sonra adaçayı spreyi sıkılıyor.
3 saat içinde sivilceleri ve yara izlerini yok ediyor.

Yüz lekeleri ve sivilceler: Aslan pençesi,lavantayı kaynatıp
1,5 yemek kaşığı kullanınız.
Ayrıca maydonoz,limon kürü çok iyi geliyor.

Saç dökülmemesi için: Sarımsak yağı(Kastamonu-Taşköprü sarımsağı uygun)Kesinlikle koku yapmaz.Ayrıca çam yağı.

Unutkanlık için: Her akşam bir diş sarımsak yutun.

Egzama için: Badem yağı, vazelin,ada çayı.
Domates, egzaması olanlar için iyi değil.

Cinsel isteği(Afrodizyak)artırmak için: Çakşır otu.

Kulak ağrısı için: Çiğ soğan suyu 1 veya 2 damla damlatılıyor.

Balgam sökücü: Akşam yatmadan önce 1 tatlı kaşığı bal ve tereyağ karışımını yutuluyor.

Ülser,reflü ve mide yanmaları: Her sabah, çiğ beyaz lahananın ve patatesin suyunu sıkarak 1-1,5 bardak 20 gün içilecek.
Hepatit-B ve C: Acı ot(inola)90 çeşidi var. Günde 1 tane sallama çay gibi,1,5 gr sıcak suya konuluyor.3dk. bekletip üzerine şeker veya bal konuluyor.

Vücudun içinin temizlenmesi için: Havuç,ıspanak,maydonoz,kırmızı pancar,elma 7 gün kaynatıp içiyorsunuz. 7.gün 1 bardak limon,1 bardak zeytin yağını haşlayıp suyu içiliyor.


Kireçlenme,siyatik, bel ve boyun fıtığı: Susam yağı,avakado yağı,kantaron yağı,çörek otu ve biberiye yağı.Birer şişe kapakları ile dökülüp sürülüyor.Streç üzerine bezle sarılıyor.Streç terlemeyi sağlıyor.15 gün kullanılıyor.
Kireçlenme fazla ise Alabalık yağıda eklenir.Alabalık çok ağır kokar ve çok etkilidir.Fazla kullanılırsa kemikleri bile eritir.

KAYNAK: Prof.Dr.İbrahim Adnan Saraçoğlu ve Ahmet Maranki'nin TV konuşmaları.

CİNSEL İSTEKSİZLİĞE KARŞI ŞİFALI BİTKİLER



CİNSEL İSTEKSİZLİĞE KARŞI ŞİFALI BİTKİLER

* Tarçın: Hormonları çalıştırır ve cinsel gücü artırır. Bir bardak suya bir kahve kaşığı atılıp çay gibi içilebilir. Sütlü tatlıların üstünde kullanabilirsiniz.
* Ay çekirdeği: Cinsel arzuyu artırıyor ama sivilce ve kilolarda da artışa neden oluyor. Birinden birini seçeceksiniz!
* Yulaf ezmesi: Özellikle kadınlarda cinsel isteksizliği giderir. Hormonları düzenler ve vücut direncini artırır. Her sabah sütlü yulaf ezmesinin içine isterseniz ceviz, fındık, antepfıstığı koyabilirsiniz. Bu kuvvetli öğünle gününüzü daha kolay geçirebilirsiniz.
* Üzerlik tohumu: C insel gücü artırır, hamileliği kolaylaştırır. Ezilmiş tohum günde 1-2 gr. bala karıştırılarak yenir veya doğrudan suyla içilebilir.
* Kırmızı ve yeşil acı biber, karabiber: Hep tatlılar bu etkiyi yapacak değil ya, inanamayacaksınız ama acı da cinsel isteği kamçılar...
* Sarmısak: Tüm hormonları çalıştırır. Çiğ olarak yenmesi tavsiye edilir.
* Roka: Yeşil sebzeler içinde bu anlamda en değerlisi rokadır. Yalnız balık yanında değil, salatalarda da kullanmalısınız.
* Zencefil: Tüm vücudu uyarır, bedenen ve ruhen güç kazandırır. Kurabiye ve tatlılarda da kullanılabilir.
* Kekik ve nane: Özellikle kadınlarda bütün kadınlık hormonlarının düzenli çalışmasını sağlar ve vücudu güçlendirir.
* Hardal, kimyon, kişniş: Bütün hormonları çalıştırır ve sinirleri de kuvvetlendirir.
* Vanilya: Hem bedeni, hem de sinirleri güçlendirir, cinsel gücü artırır. Tatlı ve keklerde bol bol kullanılabilir.
* Isırgan tohumu: İşte ufak bir mucize. Bir kilo bal ile 100 gr. ısırgan tohumunu karıştırın ve her gün bir kaşık yiyin. Bomba gibi hissedeceksiniz.
* Arı sütü, bal ve polen karışımı: Bu karışım hem hücrelerinizi yeniler, hem de yaşınız ilerlese de cinsel gücünüzü yerinde tutar.

* Kereviz: Karaciğeri ve kanı temizleyen çok etkili bir bitki.
NOT-1: Kereviz tansiyonu yükseltir.

NOT-2: Bitkileri cam kavanozda kapalı olarak karanlık yerlerde
saklayın.

SAÇ DİPLERİNİZ ÇOMU KAŞINIYOR?



SAÇ DİPLERİNİZ ÇOKMU KAŞINIYOR?

SORU:Benim sorunum saç diplerimin çok kaşınması.
Üstelik hem kepek,yağ hem de dökülme sorunum var.
Bu durum beni çok rahatsız ediyor.Bana yardımcı olursanız
sevinirim.
CEVAP:Saçlarınıza ısırgan otlu bir şampuan kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Haftada 2 gün olmak üzere,8 hafta size tarif edeceğimiz losyonu kullanmanız gerekir.
5 gr. susam yağı.5 gr. menekşe yağı. 10 gr. defne gar yağı karışımını saçlarınıza sürünüz. Yarım saat beklettikten sonra yıkayınız.Saçlarınız düzelecektir.

ALİ YATKIN-GÜNEŞ GAZETESİ
E-MAİL: ali.yatkin@gunes.com

Sert Kabuklu Yemişler, Kalb Hastalığı Riskini Azaltıyor


Sert Kabuklu Yemişler, Kalb Hastalığı Riskini Azaltıyor

Meyve, sebze ve balıktan zengin bir Akdeniz diyetiyle birlikte bir yıl süreyle her gün bir avuç dolusu sert kabuklu yemiş yemeniz, kalb hastalığı riskinizin azalmasına vesile olabilir. Archives of Internal Medicine'de yayımlanan bir çalışmada, yaşları 55–80 arasında değişen ve çalışmanın başlangıcında kalb hastalığı bulunmayan 1200'den fazla İspanyol, üç gruptan birine dâhil edildi. Düşük yağ grubundakilere sadece diyetlerindeki yağ miktarını azaltmaları için temel tavsiyelerde bulunuldu. İkinci gruptakiler Akdeniz diyetiyle birlikte ek olarak her gün bir avuç dolusu sert kabuklu yemiş tükettiler. Üçüncü gruptaki İspanyollar ise, Akdeniz diyetiyle birlikte ek olarak günde 4 yemek kaşığı zeytinyağı kullandılar. Diyetisyenler Akdeniz diyetinde olan iki gruptaki kişilere yemek pişirmek için zeytinyağı kullanmalarını, meyve, sebze ve balık tüketimini artırmalarını, sığır eti veya işlenmiş et yerine, beyaz et yemelerini ve domates sosunu evde sarımsak, soğan ve şifalı bitkilerle hazırlamalarını tavsiye ettiler. Bir yıl sonra değerlendirme yapıldığında, çalışmanın başlangıcında % 61 olan metabolik sendrom nispetinin sert kabuklu yemiş yiyen grupta % 52'ye, ek zeytinyağı kullanan grupta ise % 57'ye düştüğü görüldü. Düşük yağ grubunda ise, metabolik sendrom nispetinde mânâlı bir değişme yoktu. Metabolik sendrom kalb hastalığı riskinde ciddi artmayı gösterir ve aşağıdaki durumlardan en az üçünün bulunması olarak tarif edilir: Karın çevresinde yağlanma, trigliserit seviyelerinin yüksek olması, HDL (iyi) kolesterol seviyelerinin düşük olması, kan şekerinin yüksek olması ve kan basıncının yüksek olması. Görüldüğü gibi, metabolik sendrom açısından Akdeniz diyetine sert kabuklu yemişlerin eklenmesi, zeytinyağının eklenmesine göre biraz daha faydalıdır.

(InteliHealth 09.12.2008)

MİGREN




MİGREN


Migren, nörolojik, gastrointestinal ve otonom değişikliklerin çeşitli şekillerde eşlik ettiği primer epizodik (bölüm) bir baş ağrısı bozukluğudur. Nörolojik muayeneler, görüntüleme ve laboratuvar incelemeleri genellikle normaldir ve bunlar daha korkutucu diğer klinik hastalıkların nedenlerinin dışlanmasında yarar sağlar.

A) Migren Atağının Tanımı: Migren atağı, baş ağrısından saatler veya günler öncesinde ortaya çıkan prodrom evresi, baş ağrısının hemen öncesinde oluşan aura evresi, baş ağrısı evresi, baş ağrısının düzelme evresi şeklinde dört bölüme ayrılabilir. Migren tanısı için zorunlu olarak bulunması gereken bir evre bulunmamaktadır.

1) Öncü Fenomenler (Prodrom) Evresi: Baş ağrısından önceki saatler veya günler içerisinde öncü fenomenler görülür. Hastalar çoğunlukla duygudurumlarında ya da davranışlarında aniden ortaya çıkan psikolojik, nöroloji, otonomik veya bünyesel özellikler gösteren tipik değişikliklerden yakınırlar.

2) Aura Evresi: Migren aurası, migren atağının öncesinde, atakla beraber veya ender olarak atak sonrasında görülen fokal nörolojik belirtilerin karışımıdır. Bu belirtiler genellikle 5 ile 20 dakika içinde gelişir ve çoğunlukla 60 dakikadan kısa sürer. Baş ağrısı sıklıkla auranın bitiminden sonraki 60 dakika içinde ortaya çıksa da bazı durumlarda birkaç saat gecikebilir ya da hiç ortaya çıkmaz.Hastaların büyük bir kısmı aura ile baş ağrısı arasındaki sürede kendilerini normal hissetmez. Korku, bedensel yakınmalar, duygudurum değişiklikleri, konuşma ve düşünce bozuklukları veya çevreden soyutlanma hissi görülebilir Oluşan görsel bozukluklar arasında görme alanında kör noktalar, basit ışık çakmaları, noktalanmalar ya da geometrik şekiller sayılabilir. Bunlar aynı zamanda görme alanı boyunca hareket edebildiği gibi görme alanında tireşimler veya dalgalanmalar da olabilir. Belirtilen görsel bozuklukluklar baş ağrısı ile birlikte görülür. Görme dışı bozukluklar arasında vücut kısımlarını algılamada ve kullanmada bozukluklar, konuşma ve dil bozuklukları, karmaşık rüya veya kabus hali görülebilir. İşitsel auralar nadiren tek başına görülür, daha çok görsel bir aurayı takiben ortaya çıkar.

3) Baş Ağrısı Evresi: Migrende tipik baş ağrısı tek taraflı, zonklayıcı, orta-ağır şiddette olup fiziksel aktivite ile şiddetlenir. Migren tanısı koymak için bunların hepsi birlikte gerekmez. Ağrı, başlangıcından itibaren iki taraflı olabilir ya da tek taraflı başladıktan sonra diğer tarafa yayılabilir. Ağrı gündüz veya gece her zaman ortaya çıkabilirBaş ağrısının şiddeti büyük farklılıklar gösterese de ortalama olarak 0 ila 10 arası şiddet değerlendirmesinde 7-8 arasındadır. Çoğunlukla hastalarca zonklayıcı şekilde görülür ancak bu, başka baş ağrısı tiplerinde de görülebilir. Fiziksel aktivite veya başın basit hareketleriyle bile şiddetlenir.Migren ağrısı her zaman başkaca özelliklerle birlikte bulunur. Anoreksi sıkça görünse de bazı yiyeceklere (örn: çikolata) istek hali de olabilir. Hastaların tamamına yakınında (%90 gibi) bulantı olur, buna karşılık bunların 1/3 ünde kusma meydana gelir. Yine hastaların çoğunda fotofobi (ışıktan korkma), fonofobi (sese karşı hassasiyet), osmofobi (kokulardan rahatsızlık) gibi, duyularda belirgin duyarlılaşma ortaya çıkar, hasta karanlık ve sessiz bir oda arar.

4) Düzelme Evresi: Ağrı giderek azalır ve kaybolur. Hasta kendini yorgun huzursuz ve kayıtsız hissedebilir, konsantrasyon azalması, kafa derisinde hassasiyet, duygudurum değişiklikleri görülebilir. Buna karşın, bazı hastalar ise kendini aşırı derecede iyi ve yenilenmiş hissedebilir; bazıları ise depresif ve hasta gibi hissedebilir.

B) Migren Sendromları:

1) Aurasız Migren (Basit Migren): Beyinde yaygın veya tek taraflı zonklayıcı baş rahatsızlığı ile karakterize, aralıklı bir sendromdur. Ağrı özellikleri; tek taraflılık, zonklayıcı nitelik, orta-ağır şiddet ve rutin fizik i aktivite ile artma sayılabilir. Ataklara bulantı, kusma, fotofobi (ışıktan rahatsız olma), fonofobi (gürültüden rahatsız olma) ve/veya iştahsızlık, baş ağrısına eşlik edebilir. Bütün bu belirtilere rağmen yine de migrenin diğer nedenleri dışlanmalıdır.Mİgren 3 günden daha uzun sürerse migren statusu terimi kullanılılr. Bazen hastayı sabaha karşı uyandırabilmekte ise de günün veya gecenin herhangi bir saatinde başlayabilir. Atakların sıklığı çeşitlilik gösterir; hayatta birkaç kez olabilirkenhaftada birkaç kez de olabilir. Ortalama bir migren hastası ayda bir veya iki kez baş ağrısı çekebilir. Beyin tümörleri, sinüzit ve glokom ve birçok organik hastalığın migreni taklit eden baş ağrılarına neden olabilir..

2) Auralı Migren (Klasik Migren): Tamamen düzelen bir veya daha fazla nörolojik belirti, auranın 4 dakikadan uzun sürede gelişmesi, auranın 60 dakikadan kısa sürmesi ve auranın ardından baş ağrısının başlamasına kadar geçen sürenin 60 dakikadan kısa sürmesi gibi sayılabilecek dört özellik görülebilir. Auralı migreni olan hastaların çoğunda aurasız migren atakları da görülebilir. Sıklıkla görme yarı alanı içinde geometrik biçimde olan renklerin, canlı görsel ışık dizileri şeklinde aura ile ortaya çıkmasıdır. Zonklayıcı baş ağrısı genellikle görsel bulguların karşı tarafındadır ve hastada bulantı, kusma, fotofobi, fonofobi ve iştahsızlık olabilir. Aura lı migren görme alanı bozuklukları ve hemisensoriyel kayıp gibi geçici nörolojik bozukluklarla birlikte olur. Aura tipik ve hep aynı özellikleri gösteriyorsa, arkasından gelen baş ağrısı migrenöz özellikleri göstermese de auralı migren tanısı konabilir. Migren aurası, küme baş ağrısı gibi diğer baş ağrılası tipleriyle birlikte de görülebilir.

C) Tedavi: Etkin migren tedavisi öncelikle doğru tanı konması, bunun hastaya açıklanması ve hastanın herhangi bir rastlantısal başka bir hastalığı olması durumunda buna ilişkili bir tedavi planı oluşturulması ile başlar. En rahatsız edici belirtilere en uygun müdahale şeklinin bulunması amaçlanır. Belirtiler de göz önünde bulunmalıdır çünkü tedaviden önce tanıdan mutlaka emin olunmalıdır. Belirli bir migren ilacı, migren taklidi olan bir hastada yararsız olacaktır, hatta tehlikeli de olabilir.

1) Akut Tedavi: Tedavi, atağa göre ve atağı yaşayan kişiye göre biçimlendirilmelidir. Önceki tedavi geçmişi öğrenilmeli ve başarılı/başarısız durumlar sorgulanmalıdır. Akut tedavi, baş ağrısı başladıktan sonra bunu geri çevirmeyi veya baş ağrısının ilerlemesini durdurmayı amaçlar. Seçilecek ilaç, baş ağrısı ataklarının şiddeti ve sıklığına, ilişkili belirtilerin durumuna, diğer hastalıklarının varlığına ve daha önceki tedavilere cevap şekline göre belirlenir. Aşırı ilaç kullanımı ve yan etkiler göz önünde bulundurulmalıdır.

2) Önleyici (Profilaktik) Tedavi: Baş ağrısı var olsun veya olmasın atak sıklığını, şiddetini ve süresini azaltmak için önleyici (profilaktik) tedaviler uygulanır. Atağın öncesinde verilebileceği gibi kısa veya uzun vadeli de verilebilir. Varlığı bilinen bir tetikleyici olduğunda veya baş ağrısının öncü bir belirtisinin varlığı durumlarında da verilebilir.

Tedavi Önceliklerinin Belirlenmesi: Tedavinin hedefi, baş ağrısının ve buna ilişkin diğer belirtilerin giderilmesi ya da önlenmesi ve hastanın mümkün olduğunca normal işlevlerine geri döndürülmesidir.

D) Migren Statusu: Baş ağrısı evresi (tedavi edilsin ya da edilmesin) 72 saatten uzun süren migren ataklarına migren statusu denir. Şiddetli ve sürekli baş ağrısı ve buna sıkça eşlik eden bulantı ve/veya kusma görülür. Migren statusu akut bir nörolojik bozuklukluğa ikincil olarak da ortaya çıkabililr. Tedaviye başlanmadan önce baş ağrısının ciddi organik nedenlerinin dışlanması gereklidir.Bütün baş ağrıları her yaşta önemlidir. Bu nedenle özellikle hayatında ilk kez baş ağrısı çeken hastalar, tedaviye cevap vermeyen kişiler, her zamankinden farklı bir ağrının geliştiği durumlarla karşılaşanlar, eşlik eden nörolojik belirtileri olanlar daima hekime başvurmalıdırlar.

Prof. Dr. Safiye Bilgin. Nöroloji Uzmanı

Migren için Şifalı Bitkiler

Anason:Kullanilan kismi, meyvalari ve yapraklaridir. Meyveleri tamamen olgunlastiktan sonra toplanir ve gölgede kurutulur. Hazmi kolaylastirir. Istahsizligi giderir. Mide ve barsak gazlarini söktürür. Idrar artirir. migren agrilarini keser. Astim, nefes darligi ve bronsitte görülen sikayetleri giderir.

Biberiye ( kuşdili otu):1-2 m yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen bir bitki.Kuşdili olarak da bilinir.Yapraklar ve çiçeklerinden uçucu yağ, tanen, acı maddeler, organik asitler ve glikozit elde edilir. Mide ve barsak uyarıcısı, idrar söktürücü ve safra artırıcı etkisi vardır. Uçucu yağ, uyarıcı olarak haricen kullanılır. Ayrıca hazımsızlığı giderir. Çarpıntıları keser, migreni keser.İdrar ve adet söktürür.

Melissa:Yapraklar yatıştırıcı, midevi, gaz söktürücü, terletici ve antiseptik etkilere sahiptir. Huzursuzluk ve sıkıntıları giderir. Hafıza zayıflığına faydalıdır. Baş dönmesi ve kulak çınlaması gibi şikayetleri keser. Hazımsızlık, baş ağrısı ve migrende de faydalıdır. Daha çok çay halinde kullanılır.


BAŞ AĞRISI İÇİN:

Bir bardak sıcak suya,lavanta,papatya,nane,biberiye,kekik karıştırıp 5dk. sıcak suda bekletiyorsunuz. Günde 2-4 bardak,15 gün boyunca içilecek. 3 gün ara verilecek.Sonra tekrar 15 gün içilecek.

EGZAMA





EGZAMA

Mayasıl diye bilinen egzama, derinin sulanması ile meydana gelen bir iltihaptır. Tıp dilinde; Erythema pernio denir. Kaşıntı ve kızartı ile ortaya çıkar. nedeni; ruhsal olabileceği gibi alerjik tepkiler veya deriyi tahriş eden maddeler de olabilir. Bazı kimselerde de ırsidir. Vücudun hemen hemen her yerinde görülebilir ve bulundukları yere göre isimlendirilirler. Tedavinin ilk prensibi; üzülmemek ve egzamalı yerleri kaşımamaktır. Ayrıca, su ve sabunlu sudan olduğu kadar uzak kalmak da gerekir. Su yerine permanganatlı su ve rivanollu su kullanılır. Perhiz yapılır. Acılı, baharatlı ve yağlı yenmez.

Rahim egzaması


Rahimden gelen cerahatli akıntının neden olduğu bir çeşit egzamadır. Rahimde veya vajina çevresinde kızarma ve şişlikler görülür. Bu şişlikler bir süre sonra su toplayıp, kabuklanır. Kaşıntı, zonklama ve yanma hissedilir.

Anus kaşıntısı


Anus (şerç); yani sindirim kanalının doğrubağırsak denilen son kısmındaki çıkış deliği veya çevresinde (oturak yerinde) görülen kaşıntıların nedeni çeşitlidir. Bunlar arasında; kılkurtları, sümüksü akıntı, basur, çatlak, ishal veya kabızlık, egzama (mayasıl), sinir bozukluğu veya yeteri kadar temizliğe dikkat edilmemesi sayılabilir.

Kaşıntı


Vücudun herhangi bir yerinde hissedilen ve böcek dolaşıyormuş hissi, hafif yanma ve batma gibi rahatsızlıklarla ortaya çıkan kaşıntıya, tıp dilinde pruritus veya kaşeski denir. Kaşıntıyı doğuran nedenler çok çeşitlidir. Bunlar şöyle sıralanabilir: - Sabun, çamaşır tozları ve bazı boyaların neden olduğu kaşıntılar - Yün veya naylon iyeceklerin neden olduğu kaşıntılar - Bazı kimyasal maddelerin neden olduğu kaşıntılar - İstiridye, yumurta, süt, çilek, soğan gibi bazı besinlerin neden olduğu kaşıntılar - Bazı ilaçların neden olduğu kaşıntılar - Şeker, karaciğer, böbrek hastalıkları veya löseminin neden olduğu kaşıntılar - Kurdeşen, egzama, su çiçeği, kızamık, kızıl, kızamıkçık veya deri iltihabının neden olduğu kaşıntılar - Mantarın neden olduğu kaşıntılar - Kıl kurdunun neden olduğu kaşıntılar - İshal veya kabızlığın neden olduğu kaşıntılar - Sinirlilik ve ruhi sıkıntıların neden olduğu kaşıntılar Tedavinin ilk şartı, kaşıntıyı doğuran sebebi bulmaktır. Bu arada mümkün olduğu kadar kaşımamaya gayret edilir.


Egzama için Şifalı Bitkiler
Funda ( süpürge otu):Bazı türlerinin dalları ipek böcekçiliğinde askı olarak kullanılır. Dalları çalı süpürgesi yapımında, ayrıca yakacak olarak kullanılır. Genel olarak idrar yolları taşlarına karşı idrar söktürücü olarak kullanılır. Funda ayrıca, ishal ve böbrek taşları tedavisinde kullanılır. Zeytinyağı ile hazırlanan merhemi çıban ve egzamada faydalıdır. Zayıflamak için de kullanıldığı bilinmektedir.
Kına ağacı:Ayak terlemesine engel olur. Dolamada kullanılır. Uyuz ve egzamaya iyi gelir. Guatrın üzerine bağlanırsa fayda görülür. Ağız yaraları ve deri çatlaklarını tedavi eder, saçları besler ve kuvvetlendirir.

ÖKSÜRÜK




ÖKSÜRÜK


Çoğunlukla, göğüs, boğaz veya karın boşluğunda meydana gelen bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkan öksürüktür.
3 grupta toplanır. - Kuru öksürük Nezle, boğaz iltihabı, bademcik iltihabı, fazla sigara içmek, sindirim bozuklukları, gastrit, ishal, kabızlık, bağırsak solucanları, kalp hastalıkları ve ses tellerinin hastalanmasından kaynaklanan öksürükler balgamsızdır, yani kuru öksürüktür. - Nöbet şeklinde gelen öksürükBu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür. - Balgamlı öksürük Bu çeşit öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük; Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları veya tüberküloz'un bir işareti olabilir. öksürük, nasıl olursa olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır



ŞİFALI BİTKİLERLE TEDAVİ:

Andız otu kökü ezilip balla karıştırılarak yenirse öksürüğü dindirir, balgamı söker.


Ardıç taze meyvelerinin ezilmesi ile elde edilen şurup öksürüğe çok iyi gelir.


Böğürtlen yaprakları içeriği oluşmadan toplanıp gölgelikte demetler halinde kurutulur ve bundan yapılan şurup kanı temizler, öksürüğe, iyi gelir.


Ebegümeci göğsü yumuşatır. Öksürük kesici olduğundan bronşite ve nezleye iyi gelir. Bulantı ve kusmalara karşı da yararlıdır.


Gelincik çiçeklerinden yapılan şurup, ağrıları dindirici ilaç olarak kullanıldığı gibi öksürüğe ve öksürük gıcığına etkilidir.


Ihlamur çayı kronik öksürüğü keser. Ter ve balgam söktürücüdür.



Kenevir çayı balla tadlandırılıp içilirse, öksürük boğmaca ve ses kısılmasına iyi gelir.


Kırmızı yaban mersini yapraklarından yapılan şurup öksürüğe etkili olur.


Meşe ağacı kabuklarından yapılan çay kanlı öksürük ve kan kusmaya çok iyi gelir.


Meyan kökü şurubu öksürüğe iyi gelir.Yaban eriği ezilerek şekerle pişirilirse öksürüğü yok eder.

Gülhatmi, balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir. Nezle ve öksürükten kaynaklanan şikayetleri giderir. Boğaz, bademcik ve diş eti iltihaplarında kullanılır. Barsak iltihaplarında etkilidir.

İncir, bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı giderir. Bronşit, öksürük ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Enerji verir.


http://www.medikalsozluk.com/-
cocuk/oksuruk.asp


http://www.ilahi-tr.org/alternatif-tip/671-sifali-bitkiler-oksuruk-icin.html

PAPATYA


PAPATYA

Latince adı: Anthemis nobilis
İngilizce: Camomile
Almanca: Kamille
Özellikleri: Sinüzit ● antidepresan (regl dönemlerinde) ● saç rengini açma ● saç derisindeki kaşıntılara karşı ● sağlıklı diş etleri için

Papatya, sinüzit şikayeti olanlara mükemmel bir çözüm getirmektedir. Uygulaması çok kolaydır. Yıllardır sinüzit şikayeti olan bir çok insana papatya uygulamasını önerdiğimde, sonuç, öylesine başarılıydı ki, uygulayan her kişinin mutluluğu, benim bu probleme çözüm getirmiş olabilmenin sevincine sevinç katıyordu.

Sinüzite karşı kullanacağınız papatyayı, aktarlardan, eczanelerden veya marketlerden temin edebilirsiniz. Ancak, marketlerde poşet çay türünde satılan papatya çayları yeterli derecede etkili olmamaktadır. Bu nedenle aktarlarda açık olarak satılan kır papatyası hem çok daha ucuz hem de çok daha etkilidir. Kır papatyasının da kendi aralarında çok farklı türleri bulunmaktadır.

Pek çok bayan regl dönemlerinde depresiftir. Regl dönemleri boyunca hergün tok karna demleyip içecekleri bir bardak papatya çayı, depresif durumlarına büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Papatya, adeta regliden dolayı sıkıntılı ve depresif dönem geçiren bayanlar için özel olarak yaratılmış bir bitki çeşididir.

Mide ülseri şikâyeti olanlar, papatyayı rahatlıkla bitkisel çay olarak içebilirler. Özellikle çiçeklerinin içerdiği alfa-bisabolol maddesi ülsere karşı (antiulcer) etkilidir. Bu etkin madde aynı zamanda mide yanmasına karşı da etkisini göstermektedir. Yapraklarında ve saplarında bulunan azulene maddesi de mide ülserine karşı etkilidir. Özellikle kır papatyasının yapraklarında ve saplarında bulunan apigenin maddesi, bayanların regl dönemlerindeki depresif durumlarına karşı etkili olan birkaç etkin maddeden biridir. Karaciğeri koruyan herniarin maddesi kır papatyasının tipik etkin maddelerinden biridir. Ayrıca, karaciğerin arındırılmasındaki rolü sinapic asitten kaynaklanmaktadır. Kır papatyasının zaman zaman bitkisel çayının içilmesi, karaciğer metabolizmasının sağlıklı çalışmasında ve karaciğerin arındırılmasında (hepato-detoxification) etkin rol oynamaktadır.

Papatyaları mevsiminde siz de toplayabilirsiniz. Çicekleri tam olarak açtıktan sonra en geç on gün içinde toplanmalıdır. Çok fazla beklemiş veya beyaz çiçek yaprakları kısmen dökülmüş olanları toplamayınız.
Bu güleryüzlü çiçekleri topladıktan sonra, tahta veya bir bezin üzerinde açık havada ve gölgede kurutmak gerekir. Kuruturken, naylon veya benzeri sentetik malzeme üzerine kesinlikle sermeyiniz. Kuruduktan sonra cam kavanozda ve ışık almayan kapalı dolapda koruma altına almak gerekir. Araç trafiğinin yoğun olduğu yol kenarlarında yetişenleri tercih etmeyiniz. Kurutacağınız papatyaları, belki tozludur diye kesinlikle yıkamayınız.

Sağlıklı diş etlerine sahip olmak mı istiyorsunuz? Bir su bardağı suda 5 dakika bir tutam (4-5 gram) kır papatyasını demleyiniz ve süzünüz. Ilıdıktan sonra diş fırçanızı daldırarak dişlerinizi fırçalayınız (diş macunu ile önceden fırçalamadan). Dişlerinizi fırçalarken ara ara fırçayla diş etlerinize fazla bastırmadan hafif hafif fırçalayınız. Demlediğiniz papatya çayı bir defalık kullanım içindir. Ayda iki-üç defa uygulamanız yeterli olacakdır.

Kür 1: Sinüzite karşı
Tencerede yaklaşık yarım litre suyu kaynama noktasına getiriniz. İki tutam (yaklaşık 9-10 gram) kurutulmuş papatyayı veya 4 poşet papatyayı hafif hafif kaynamakta olan suyun içine atınız. Başınızı havlu ile örterek, yüzünüzü buharına tutarak burnunuzdan nefes alıp veriniz. Arada ağzınızdan da nefes alıp veriniz. Bu uygulamayı 5 dakika tatbik ediniz. 5 dakika tamamlandıktan sonra yarım saat ara verip tekrar beş dakika aynı şekilde başınızı havlu ile örterek uygulayınız. Ertesi gün aynı şekilde 5 dakika uygulayıp yarım saat ara veriniz ve tekrar 5 dakika uygulayınız. Akıntının gelmeye başladığı gün, 3 gün ara veriniz. Bazı durumlarda ilk günün ilk beşinci dakikasında akıntı gelmeye başlar. Bazı durumlarda ise ikinci veya daha sonraki günlerde akıntı gelmeye başlar. Yeterli rahatlama sağlandıktan sonra ileri tarihlerde zaman zaman uygulama tekrar edilebilir.

Kür 2:
Bayanların depresif geçen regl dönemlerine karşı
Regl dönemleri boyunca hergün tok karna, demleyip içecekleri bir bardak papatya çayı, depresif durumlarına büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Eğer, regl döneminden üç gün önce başlanırsa çok daha etkili olacaktır. Bu kürü uygularken dikkat edilmesi gereken nokta, papatya çayının tok karna içilmesidir. Öğle veya akşam yemeğinden yarım saat sonra içmek en uygun zamanlamadır.


Not: Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Buradaki uygulamayı bir destekleyici olarak kullanınız. Öncelikle bilmeniz gereken nokta, kullanacağınız bitkiye karşı alerjinizin olup olmadığıdır. Bu konuda hekiminizin görüşünü alınız. Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, bu kitaptaki bilgiler ile kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız. Bu kitabın içindeki bilgilerin kesinlikle bir hastalığı teşhis amacı yoktur.

Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.Bitkilerle gelen sağlık

Anadolu toprakları ve bitki örtüsü-1


Anadolu toprakları ve bitki örtüsü-1
Değerli okuyucu, uzun yıllara dayanan araştırma sonuçlarımı, arkasında yalnızca kendimi kaynak olarak gösterdiğim bilgilerimi sizlerin ilgisine ve faydasına sunuyorum.İlk yazımda tüm araştırmalarıma temel teşkil eden Anadolu topraklarının özelliğini ve ayrıcalıklarını sizlerle bir parça da olsa paylaşmak istiyorum. İlerleyen günlerdeki yazılarda da detaylara yer vereceğim.Her biri iki ile üç milyon yıl sürmüş olan buzul çağlarının sonuncusu Anadolu topraklarını etkilememiştir. Bu ne demektir? Ve ne işe yarar? Tıpkı bir derin dondurucuda mikropların ürememesi gibi buzul altında kalan bitkilerin de gelişmesi sözkonusu olamaz. O halde her toprağa dökülen tohumun bir sonraki bahar mevsiminde yaşamına devam etmesi süreci ve bu sürecin vazgeçilmez özelliği olan genetik yapılarının mükemmele doğru gelişme evresi sadece ve sadece Anadolu topraklarında vücut bulmuştur. İşte Anadolu’nun bitki florasını ve toprağının da mikrobiyolojik yapısını ve de ekolojik adaptasyon gücünü vazgeçilmez, mükemmel ve rakipsiz kılan da budur. Anadolu topraklarının çok özel ve çok kıymetli tohumları var idi. Domates, salatalık, biber Diyarbakır’ın karpuzu, Çankırı’nın eriği, bölgesel kavun türleri ya da yafa portakalı istenildiği kadar ve birçoğu bitti, yok oldu, bitirildi...Bu muhteşem tohumların mahsullerinin hastalıklara karşı hem içerdikleri koruyucu ve önleyici ana etkin maddeler hem de hiçbir yapay müdahaleye uğramamış olmalarından dolayı sağladıkları mucizevi etkileri müdahale görmüş, kısırlaştırılmış ya da genleriyle oynanmış tohumlarda tamamen kaybettiler hatta ve hatta zarar verir hale geldiler. Az sonra değineceğim. Gelişmiş ülkeler, bizim eşsiz tohumlarımızı ülkelerine götürdüler. Genleriyle oynayarak veya kısırlaştırarak ancak verimliliğini artırarak geri getirdiler. Bu yüksek verimli tohumlar başta çok cazip geldiği için tercih edildi, yıllarca ithal edildi.
Sonuç; yıllar yıllar boyu ithal edilen tohumlar sayesinde:
1-Milyarlarca dolar boşu boşuna yurt dışına gitti.
2-Tohum cenneti ülkemizde dışarıya bağımlı bir hal aldık.
3-Elimizdeki hazine değerindeki doğal tohumlarımız yok oldu.Şu an tüketmekte olduğumuz gıdaların transgen (genleriyle oynanmış) ve ebter (kısır) tohumlar olmasının ne tür sakıncaları var birlikte bakalım:Öncelikle yöresel meyve-sebzecilik dolayısıyla geleneksel tarım yok oldu.Sebze ve meyvelerin tadı, kokusu, aroması, içerdiği etkin madde zenginliği ve çeşitliliği kayıp oldu. Bu mahsullerin tüketilmesinin uzun vadede insan sağlığını nasıl etkileyeceği konusunda bildiğimiz şeyler olmakla birlikte kesin sonuçlara halen ulaşılamadı.Bilinenler de ne yazık ki hiç iç açıcı bilgiler değildir. Örneğin kısır tohumlu ürünler sindirim sistemini olumsuz etkilemekte, vücutta ödem oluşumuna sebep olmakta, metabolizma hastalıklarının (şeker hastalığı, hipertansiyon v.b) oluşumuna sebep olmakta, bağışıklık sisteminin güçlenmesinde yetersiz kalmasından dolayı KANSER gibi çok önemli hastalıkların artmasına sebep olmaktadır. Arıların ölümü, böcek türlerinin yok oluşu vb doğal dengeyi bozucu birçok olumsuzluğun sebebi de yine aynı başlık altındadır.Dünya çapında meydana gelebilecek olağan üstü durumlarda kimden neyi nasıl temin edeceğimiz endişesi de çabası..İlk yazımda sizlere vurucu noktaları aktarmaya çalıştım. Devamında buluşmak dileğiyle... Sağlığınız daim olsun...
GÜNÜN KÜRÜ
Antibiyotikleri boğaz ve bademcik enfeksiyonlarına karşı koruyucu ve önleyici olarak kullanamayız. Ancak bir hekim kontrolünde teşhisten sonra kullanabilirsiniz. Oysa adaçayı koruma ve önlemede rahatlıkla kullanabileceğiniz muhteşem bir bitkidir. Ağız hijyenini sağlamada, bademcik ve boğaz enfeksiyonuna karşı önleyici ve koruyucu gücü mükemmel olan adaçayının gargarası ve kürünü öneririm.Yaklaşık bir bardak suda bir tutam adaçayı (4-5 gr) 10 dakika kısık ateşte demlenir.Akşam yatağa giderken, çocuklarınızı okula uğurlarken günde iki-üç kez gargara yapınız. Hazırladığınız gargarayı 48 saat rahatlıkla kullanabilirsiniz. Ancak adaçayının içiminde hamileler ilk 3 ay için çok dikkatli olmalıdır. Düşük yapma riskini artırabilir. Mühim Not: Bir şikâyetiniz var ise hekim kontrol ve önerilerini ihmal etmeyiniz. Buradaki bilgilerin herhangi bir hastalığı teşhis amacı yoktur, destekleyici ve yardımcı tedavi amaçlıdır.
SORU - CEVAP
Soru: Sayın hocam söylemiş olduğunuz değişik kürleri aynı anda mı uygulamamız lazım yoksa teker teker biri bitince öbürüne mi başlamamız lazım?
Cevap: Hiçbir kürü aynı anda uygulamayınız. Alışkanlık haline getirmeyiniz. Bir kür bittikten sonra ikinci bir küre geçebilmeniz için de en az üç gün ara vermeniz gerekir. Sağlıklı günler dilerim.
Soru: Benim iç guatr sorunum var, brokoli kürünün faydası olur mu?
Cevap: Brokoli kürü iç guatr şikâyetlerinde etkili değildir. Ayrıca, guatr ve tiroid hastalarının beyaz lahana, brokoli ve karnabaharı çiğ olarak tüketmemelerini öneririm.
Soru: Hocam ben 12 yaşındayım. Başımın ve vücudumun bazı yerlerinde kızarıklar çıktı ve doktorum sedef olduğunu söyledi, ilaç kullandım geçmedi. Annem TV’de sizi izlemiş, bol bol kuru üzüm çekirdeğini ezip bol bol yiyin demişsiniz bana bunu açıklar mısınız?
Cevap: Merhaba, siyah kuru üzüm çekirdeği sedefe bağlı kaşıntılarda etkilidir. Sedefin doğrudan tedavisinde etkili değildir. Sedef üzerine olan araştırmalarım devam etmektedir. İnşallah tamamlandığında açıklayacağım. Çekirdekli siyah kuru üzümün tüketimi günde 25-30 taneyi geçmemelidir. Bir hafta her gün kullanılır. Daha sonra ihtiyaca göre tekrarlanabilir.
Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.Bitkilerle gelen sağlık

Anadolu toprakları ve bitki örtüsü-2


Anadolu toprakları ve bitki örtüsü-2
Değerli okuyucu, 28 Ekim 2008 tarihli yazımda yüzlerce çeşit doğal tohumlarımızın nasıl kaybolup gittiğini ve yerlerini ebter (kısır) tohumlara terk ettiğini ve de bunun sonuçlarının insan ve hayvan sağlığını nasıl olumsuz etkilediğini anlatmaya çalıştım. Sadece bununla da kalmayıp toprağı ve çevre bitkileri de değiştirdiğini vurgulamış, hastalıklardaki artışın birinci sıradaki sebebini kısır (ebter) ve transgen tohumlara bağlamıştım.Anadolu toprakları bölge bölge marka ürünlere sahipti. Çengelköy salatalığı, Diyarbakır karpuzu, Heybeli kavunu, Çukurova’nın yafa portakalı, Kızıllı zeytini, İspir fasulyesi, sırık domatesi, yamula patlıcanı, Çankırı eriği, Karakılçık buğdayı gibi ve daha yüzlerce doğal tohum ve ürünleri kaybolup gitti. Artık pazar yerlerinde onları bulamıyoruz. Yüzlerce yıllık geleneksel tarımın ortadan kalkmasıyla Anadolu’nun muhteşem doğal tohumları da yok oldu. Yok olan bu tohumlar bizim kültürümüzdü.
Beslenme bir kültürdür
Sağlıklı veya dengeli beslenmeden bahsediliyor. Ancak sağlıklı besin varsa sağlıklı beslenmeden bahsedilebilir. Kaldı ki, sağlıklı beslenmenin temelini “beslenme kültürü” oluşturur. Ülkemizde beslenme kültürü son onbeş yıl içerisinde hızla değişti. Japonların, İtalyanların, Çinlilerin, İskandinavların değişmeyen beslenme kültürleri vardır. Çin, Japon veya İtalyan mutfağını bilmeyenimiz yoktur. Peki, bizim zengin mutfağımıza ne oldu? Sokak aralarında sıkışıp kaldı, lokantalarımız da birer birer yok oldular. Yerini, caddelerde döner kesen, kebabı ekmek arası yapanlar aldı. Birer adım ötelerinde de baklavacılar, cezeryeciler veya lokumcular. Osmanlı’nın zengin mutfağını, büyüklerimizden dinler olduk ve bu zengin milli beslenme kültürümüzü de tarihe gömdük.
Neyi arıyoruz?
Son birkaç yıldan beri organik tarım modası başladı. İnsanlarımız, organik tarım ürünlerinin satıldığı pazar yerlerini arıyor. Nedir organik tarım? Sentetik gübre, hormon ve zirai ilaç kullanılmadan üretilen sebze, meyve, tahıl veya bakliyattır deniyor. Bu doğrudur. Ancak, organik tarımda kullanılan tohum da kısır (ebter) tohumdur.
Beslenme kültürünü değiştiren insan erken hastalanır
İnsan, doğanın bir parçasıdır. Yaşadığı bölgenin ürünleriyle (sebzesi, meyvesi, tahılı, bakliyatı, yağı ve eti) beslenir. Bu besinler onun beslenme kültürünü oluşturur. Bu beslenme şekli, çocukluğundan gelişimini tamamladığı döneme kadar metabolizmasının çalışma düzeni üzerinde etkin rol oynar. Yani, temeli bu kültüre bağlı olarak atılır ve inşa edilir. Beslenme kültüründeki sapmalar veya radikal değişiklikler, metabolizmanın farklı çalışmasına neden olabileceğinden rahatsızlıkların erken yaşlarda ortaya çıkmasında etkili rol oynayabilecektir. Mecbur kalmadıkça beslenme kültürünüzü değiştirmeyiniz.
Kültür, bir milletin tarih önündeki sağlam duruşudur
Tarihi Safranbolu evleri. Şimdilerde yaşamadığımız ve yaşatmadığımız bir kültür. Son yirmi yıl içerisinde o kadar değişik kültürümüzü tarihe gömdük ki... Tarihiyle övünmeyi seven bir milletiz. Japonya’da hangi eve girerseniz giriniz, her santimetre karesi Japon kültürüdür. Mutfağından salonuna banyosuna kadar. Ne yayla, ne otacı, ne hamam, ne halıcılık, ne de beslenme kültürümüz kaldı. O muhteşem Türk Sanat Müziği kültürümüzü bile nostalji yaptık. Zaman zaman sesi güzel olan birileri çıkıp yirmi-otuz yıl öncesinin parçalarından bir nostalji kaseti çıkarıyor. Duygulanmakla kalıyoruz. Yaşamıyor ve yaşatmıyoruz.
Ülkemizin marka bitkileri
Bir sonraki yazımda Anadolu topraklarına özgü, tıbbi aromatik bitkilerimizi, sebze, meyve, bakliyat ve tahılımızı ayrı ayrı tanıtmaya başlayacağım. Her birinin kür olarak kullanıldığında insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini ve hastalıklara karşı önleyici, koruyucu ve yardımcı tedavi gücünü öğreneceksiniz.
Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.Bitkilerle gelen sağlık

NAR



NAR

Günün Kürü:

Nar mevsimindeyiz. Bu meyve, yüksek tansiyon hastalarının yardımcısıdır. Öğleden evvel ve sonra içilecek birer çay bardağı taze sıkılmış nar suyu, yüksek tansiyonun dengelenmesinde iyi bir destekleyicidir. Böbrek ve dişeti iltihaplarında da oldukça etkilidir. Günde iki ya da üç kez taze sıkılmış bir çay bardağı nar suyunu ağzınızın içinde bekleterek içiniz. Nar suyunun tek veya birkaç içimde değil, yudum yudum, küçük ölçeklerde tüketilmesi çok önemlidir.Narın barındırdığı antiseptik, antibakteriyel ve de antiinflamatuvar maddeler buruk ve kekremsi tadı oluşturan tanelerin bağlı olduğu, o yüzlerce kırmızı boncuğu birbirine bağlayan etli kısımlarda bulunmaktadır. Dolayısıyla narı tanelerini dış kabuktan ayırarak tüketmek doğru olmayacaktır. En uygun kullanım şekli narı, limon ya da portakal gibi sıkıp içmektir. Sıkma esnasında etli kabuğunda bulunan zengin antiseptik, antibakteriyel ve antihipertansif (tansiyon düşürücü) etkin maddeler suyuna geçer.

Dikkat: Nar tanelerini çekirdeğiyle tüketmenin kabızlığa neden olabileceğini ve bağırsak hareketlerini kısıtlayabileceğini unutmayınız. Eğer düşük tansiyon şikâyetiniz varsa nar suyundan uzak durunuz. Nar suyu, kan basıncını düşürür. Düşük tansiyonu olanlar taze sıkılmış nar suyunu içtikten yarım saat sonra kendilerini yorgun hissetmeye başlayabilirler.

SORU - CEVAP

Soru: Oğulotunun depresyona iyi geldiğini duymuştum, acaba nasıl kullanmak gerekir?

Cevap: Oğulotunun diğer adı da melissadır. Oğulotu sakinleştirici özelliğe sahiptir. Kronik idrar yolları rahatsızlığını sık sık yaşayanların önleyici olarak kullanabileceği bir bitkidir. Depresyona karşı etkisi yok denecek kadar azdır. Sağlığınız daim olsun.

Soru: Hocam merhaba nasılsınız? Sizi dikkatle takip etmeye çalışıyorum. Size birşey sormak istiyorum. Boy uzatma kürünüz kitabınızda var mı? Şimdiden teşekkür ederim.

Cevap: Boy uzatma kürü kitaplarımda yoktur. Bu kürü sipariş vermek gerekiyor.

Soru: Göğsümdeki kitlenin fibrokistik olduğu söylendi. Brokoli kürünüzü kullanan bir arkadaşım tavsiye etti. Ben de uygulamaya karar verdim. Kitlenin çapında ilk 21 gün sonunda biraz küçülme oldu. Bu küre daha devam etmeli miyim?

Cevap: Fibrokistlere karşı önermiş olduğum brokoli kürü 2 kez 21 gün boyunca uygulanmalıdır. Her 21 günde bir 7 gün ara vermeniz gerekir. İkinci 21 gün tamamlandıktan sonra duruma göre dönem dönem 21 günlük kür uygulanır. Sağlığınız daim olsun.

Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.Bitkilerle gelen sağlık

Beyaz lahana 1 numara


Beyaz lahana 1 numara
Değerli okuyucu, size bugün öyle bir sebzeden bahsedeceğim ki, bu nimetin hikmeti saymakla bitmez. Yeter ki, onu ne zaman ve neye karşı kullanacağınızı biliniz... Bana sorsalar, “İnsan sağlığı üzerinde etkili olan en önemli üç sebzeyi önem sırasına göre sıralayınız” diye. Cevabım, birincisinden üçüncüsüne kadar hep beyaz lahana olurdu. Dördüncü ve beşinci sırayı brokoli ve kereviz alırdı. Beyaz lahana çok yönlü bir sebzedir. Onu her araştırmaya başladığımda yepyeni bir özelliğini buluyordum. Halen de araştırdı-ğım bir sebzedir. Onun kürünü yapmaya başladıktan sonra birkaç gün içerisinde vücudunuzdaki değişikliğin farkına varabiliyorsunuz. İçeriğinde öylesine güçlü etkin maddeler ki, işte bunlardan birkaç tanesi; u-vitamini, diindolmetan, izotiyosiyanat, glucoiberin, folacin, crocetin...
Selülite karşı etkili
Beyaz lahana kürü, yağ dokusunda birikmiş toksinleri vücuttan dışarı atar. Besinler üzerinden aldığımız toksinleri, vücudumuzdaki biyotransformasyon mekanizmasını harekete geçirerek dışarı atar. İlaçlarını aldıkları halde, kan şekerini düşürmekte zorlanan şeker hastalarının kan şekerini düşürmelerinde büyük yardımcıdır. Selülitleri önler ve yok eder. Kan dolaşımı bozukluğu şikâyetiyle sık sık karşılaşan orta ve ileri yaş grubunun imdadına yetişir. Kemoterapi ve radyoterapi almış hastaların tekrar direnç kazanmalarında yardımcıdır. Uyku apnesi çeken onlarca insan tanıdım. Bu insanlardan hâlâ teşekkür telefonları ve mailler geliyor. Bağırsak kanserini önleyici mükemmel bir güce sahiptir. Birinci derece akrabalarında kolon kanseri vakası olanlara yılda en az bir kez beyaz lahana kürünü yapmalarını öneririm. Beyaz lahana kürünün hangisini uygularsanız uygulayınız, hem antioksidan hem de hormon dengeleyici gücünden faydalanıyorsunuz demektir. Özellikle kadınların bacak ve baldır kısımlarında görülen kılcal damar çatlamalarına karşı da mükemmel bir önleyici güce sahiptir. Sürekli kulak çınlamanız (tinnitus) mı var? Bu şikâyete karşı da, mükemmel bir yardımcı çözüm getirecek olan yine beyaz lahanadır. Belirtilen rahatsızlıklar için hazırlama ve uygulama şekillerinin farklı olduğunu unutmayınız.
Kan şekerini dengeliyor
Beyaz lahana kürü öylesine koruyucu ve önleyicidir ki, birçok hastalığa karşı zırh giymiş gibi olursunuz. Şeker hastalığına yakalanma riskiniz var veya hekiminiz şekerinize dikkat ediniz uyarısı yaptı ise, kan şekerini dengeleyici ve düşürücü güce sahip beyaz lahana kürünü ihmal etmemenizi öneririm. Bahar yorgunluğuna karşı bulunmaz bir nimettir. Eğer bahar yorgunluğunu yaşamak istemiyorsanız, beyaz lahana kürünü ihmal etmeyiniz.Onun 15 günlük toksin atıcı ve dolaşımı düzenleyen kürünü her yıl en az iki kez uygularım. Şu sıralar, ben de beyaz lahana kürünü uyguluyorum.
Günün Kürü:
Kan şekerini düşürücü ve kan dolaşımı düzenleyici
Bir litreden az yarım litreden fazla (yaklaşık 750-800 ml veya dört su bardağı) kaynamakta olan suda yedi-sekiz tane beyaz lahana yaprağını, parçalamadan (doğramadan, bir bütün olarak) hafif ateşte on dakika ağzı kapalı olarak haşlayınız. Haşlama esnasında kapağı açarak, tahta bir kaşık yardımıyla yaprakların tamamının suyun içerisinde kalmasına özen gösteriniz. Ilıdıktan sonra haşlanmış beyaz lahana yapraklarını süzerek ayırınız ve aç karnına veya yemeklerden bir saat sonra sadece bir buçuk su bardağı içiniz. Aç karnına içilmesi daha etkilidir. Haşlanmış beyaz lahana yapraklarını tüketmenize gerek yoktur. Beş-altı gün uygulanacak bu kürde, beyaz lahananın her gün taze olarak hazırlanması gerekir. Bir defada her öğünden sonra bir buçuk su bardağını içmekte (tüketmekte) zorlanıyorsanız, bu taktirde gün boyu aralıklarla her defasında yarım su bardağı içerek de kürünüzü uygulayabilirsiniz. Eğer, kan şekeriniz zaman zaman yükseliyor ve dolaşım bozukluğu şikâyetleri de yaşıyorsanız, beyaz lahana kürü mükemmel bir takviyedir. Kan şekerinizin aşırı yükselmesine ve dolaşım bozukluğuna karşı da zaman zaman bir önleyici olarak uygulaya-bilirsiniz. Şeker hastalarının yılda 3-4 kez bu kürü uygulamalarında büyük fayda vardır. Değerli okuyucu, tekrar belirtmek isterim ki, bu kürü uyguladığınız için hekime gitmeye ya da kan şekerinizi kontrol ettirmeye gerek olmadığı düşüncesine kesinlikle kapılmayınız.
SORU - CEVAP
Soru: Tiroit fonksiyonlarım gayet normal ama 2 santimetreyi geçen nodüllerim var. Dereotu kürünü yapabilir miyim?
Cevap: Evet, yapabilirsiniz. En az 3 ay uygulanacak olan dereotu kürü, tiroid nodüllerinin de yok edilmesinde oldukça etkilidir. 3 ayda bir kez hekiminize giderek nodüllerinizi kontrol ettiriniz. Hekim kontrol ve önerilerini ihmal etmeyiniz.Soru: Tiroidim hızlı çalışıyor. İlaç da kullanıyorum. Dereotu kürünü uygulayabilir miyim?Cevap: Dereotu kürü, hızlı veya yavaş çalışan tiroid durumunda da uygulanabilir.
Dikkat: Buradaki bilgilerin herhangi bir hastalığı teşhis amacı kesinlikle yoktur. Bir rahatsızlığınız var ise, mutlaka bir hekime danışınız
Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.Bitkilerle gelen sağlık

Yorgunluğa karşı karanfil



Yorgunluğa karşı karanfil

Değerli okuyucu, karanfil Osmanlı mutfağının vazgeçilmez bir baharatıdır. Kuvvet macunlarında, aşurede karanfilden vazgeçilmez. Çiçekçilerin satışa sundukları ve halk arasında bilinen karanfil çiçeği ile hiçbir alakası yoktur. Anavatanı Endonezya ve İspanya olarak bilinir. Hindistan ve Sri Lanka’da bol miktarda yetiştirilir ve bu mutfakların vazgeçilmez baharatıdır. Avrupalılar karanfili turşu ve tatlılarında çeşni vermesi amacıyla kullanırlar.

Diş ağrısına karşı etkili

Karanfil ağacının tomurcuklarından elde edilen bu baharat, odunumsu ve koyu kahve-siyah renklidir. Yaklaşık iki-üç santimetre boya eriştiklerinde hasat edilirler. Anadolu’da halen çürük dişlerde ağrı kesici olarak kullanılmaktadır. Çürük dişin oyuğuna, ezilmiş kuru karanfilin bir parçası yerleştirilir veya da yağından bir damla damlatılır. Ağrı kesici gücünü içerdiği gallik asitten alır. Genel bir kural olmasa da lokantalarda içki kokusunu almak için masanıza bir çanakta karanfil sunulur.

İshale karşı

Onu ilk araştırmaya başladığım yıllar doksanlı yılların başlarıydı. Kuru karanfilde beni ilk şaşırtan, içeriğinde alpha-kadinol, alpha-kubeben ve maslinik asit etkin maddelerinin aynı anda bulunmasıydı. Bu üç ana etkin maddeyi başka hiçbir bitkinin çiçeğinde aynı anda bulamazsınız. Bu özellik karanfile özgüdür. Onun bu ayrıcalığı ishale karşı bu üçlünün bir arada bulunmasında saklıdır. Eğer ishal olduysanız hiç çekinmeden karanfil kürünü birkaç gün uygulayabilirsiniz. İshale bağlı karın sancılarını, bağırsak hareketliliğini kısa zamanda nasıl ortadan kaldırdığını hayretle gözleyebilirsiniz.

Direnci artırır

Karanfilin alternatifi yoktur. Onun sahip olduğu bazı özellikleri ve kimyası başka hiçbir bitkiyle veya baharatla mukayese edilemez. Kendinizi yorgun mu hissediyorsunuz? Zihin yorgunluğunuz da mı mevcut? Başınızda veya üzerinizde bir ağırlık mı hissediyorsunuz? Veya gergin misiniz? Bir bardak su kaynatın ve hemen sıcakken üzerine dokuz-on adet karanfil tanelerinden ilave ediniz. Beş-altı dakika bekledikten sonra karanfilleri içerisinden çıkarmadan yudum yudum içiniz. En geç on dakika sonra yorgunluğunuzun gittiğini, vücut direncinizin arttığını gözlemleyebilirsiniz. Çok daha önemlisi, günün yorgunluğuna bağlı zihin yorgunluğunuzun ortadan kalktığını daha dinamik düşünsel güce sahip olduğunuzu hayretle hissedebileceksiniz. Üzerinizdeki gerginliğin de yavaş yavaş ortadan kalktığını göreceksiniz. Karanfilin bu konudaki etkilerini daha da artırmak istiyorsanız, kendinize bir çay demleyip içerisine 10-12 adet karanfil atınız, birkaç dakika bekledikten sonra çayınızı yudumlayarak keyfini çıkartınız. İçtikten 5-10 dakika sonra zihin yorgunluğunuzun kaybolduğunu ve daha zinde olduğunuzu hayretle gözlemleyebilirsiniz. Bu amaçla uygulayacağınız karanfilli çayı haftada 3-4 defadan fazla uygulamayınız ve alışkanlık haline getirmeyiniz.

GÜNÜN KÜRÜ

İshale karşıSabah kahvaltısından bir saat sonra yedi-sekiz adet karanfil çiğnenmeden oda sıcaklığındaki bir- iki yudum suyla yutulur. Aynı gün akşam yemeğinden iki saat önce yedi-sekiz adet karanfil, oda sıcaklığındaki bir-iki yudum suyla çiğnemeden yutulur. Bu küre en fazla yedi gün devam edilir. Kullanılacak karanfilleri yutmadan önce ortadan ikiye bölüp suyla yutmak daha etkilidir. Havanda ezerek daha etkili olur düşüncesine kapılmayınız. Havanda ezildikten sonra alınması yanlıştır. Etkisi azalır.
Zihin yorgunluğuna karşı birebirTaze demlenmiş bir bardak sıcak çayın içerisine 10-12 adet kuru karanfil ilave edilir. Üç-dört dakika bekledikten sonra yudum yudum içilir. Şeker ilave edilmeden içilmesi en etkili şeklidir. Çayınızı yudumlarken ağzınıza gelen karanfil tanelerini dişlerinizin arasında hafif ezerek eminiz. İkinci bardak çay içecekseniz, içerisinde kalan karanfilleri kullanınız, yeniden karanfil ilave etmeyiniz. Karanfilli çay içimini günde iki, haftada dört kereden fazla uygulamayınız. Alışkanlık haline getirmeyiniz. Vücut direncinizin azaldığı, zihin yorgunluğu ve strese bağlı yorgunluk hallerinde uygulayınız.

DİKKAT:

KARANFİL KÜRÜ UYGULANIRKEN:İshal şikayetlerinde karanfil, çay olarak içilmemelidir. Birkaç yudum oda sıcaklığındaki su ile alınmalıdır. Trombozit (platelet) düşüklüğü sorunu yaşayan hastaların karanfil kürünü uygulamamaları gerekir. Özellikle bazı ilaçlar, yan tesir olarak trombozit düşüklüğüne neden olabilmektedir. Bu türden ilaçları kullanan hastaların karanfilden uzak durmaları gerekir. Kullanacağınız karanfillerin raf ömrünün bir yıldan daha fazla olmamasına özen gösteriniz. Bir yıldan fazla beklemiş karanfilleri kullanmayınız. Kuru karanfili iki parmağınızın arasında ezmeye çalıştığınızda, eğer kolayca kırılıp ufalanıyor ise, kullanmayınız. Raf ömrünü çoktan doldurmuş demektir.
Kanser hastalarına yardımcıKemoterapi veya radyoterapiye bağlı gelişen ishaliniz var ise, birkaç günlük karanfil kürü mükemmel bir yardımcıdır.

Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.Bitkilerle gelen sağlık

KİRAZ SAPI



KİRAZ SAPI

Değerli okuyucu, doğa kesinlikle çöp üretmez. Canlı yaşamda atık yoktur. Ne tür bir canlı (insan, hayvan, bitki, bakteri) olursa olsun, herbirinin atığı bir başka canlının gereksinimidir. Bu gereksinim doğanın dengesini kurar. Bir başka deyişle doğadaki her canlı bir başka canlıya muhtaçtır. Hiçbir canlı yoktur ki, bir başka canlıya ihtiyaç duymadan yaşamını sürdürebilsin. Geçmişte çöp deyip çöp tenekesine attığımız çok sayıda atık, çöp olmaktan çıkmış bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kaldı ki, ne patatesin kabukları, ne enginarın yaprakları, ne kerevizin sapları veya yaprakları ne de şu sıralar milyarlarcası tekrar toprağa düşen çeşit çeşit yaprak bir çöp değildir. Eğer onlardan faydalanamıyorsak, hakkında ilim sahibi olmadığımızdandır. Yani araştırılmamış olmasıdır. Doğa insanoğlu için sınırsız bir araştırma kaynağıdır. Sizlere bugün, bir zamanlar çöp (atık) bilip, çöp tenekesine attığımız kiraz sapını örnek vermek istiyorum. Kurutulmuş kiraz sapı ve armutun bir türünün sapları, yaklaşık onbeş yıldan beri geriye dönerek tekrar tekrar ele alıp üzerinde çalıştığım bitki kısımlarıdır. Kolay kolay da bu çalışmalarımın sonlanacağını düşünemiyorum. Çünkü, kurutulmuş kiraz sapının kendine özgü basit bir kimyasal yapısı ve mükemmel bir biyokimyası var. Karmaşık olmayan, düzenli ve belirgin bir selülozik yapıya sahip. İçerdiği etkin maddelerin azlığı ve bağımsızlığı onu tedavi amaçlı kullandığımız takdirde çok güçlü kılmakta. Bu özelliği bugüne kadar incelediğim ve araştırdığım hiçbir bitkide görmedim. Kiraz sapı ayaklarda oluşan ödemlere karşı ideal bir yardım-cıdır. Kiraz sapını kaynatıp içmek hem dolaşımı kolaylaştırmakta, hem toksin atmakta hem de vücutta oluşan şişliği (özellikle yüz kısmında) yok etmektedir.

KADINLAR İÇİN:

Âdet dönemlerinde pek çok kadın vücudunda oluşan şişmelerden (özellikle yüz bölgelerinde) şikâyetçidirler. Estetik açıdan can sıkıcı olan bu durumdan kurtulmanın en kolay yolu kurutulmuş kiraz sapıdır. Kurutulmuş kiraz sapı kürü, âdet dönemlerinde gelişen vücut ödemlerine karşı etkili bir kürdür. Adet dönemlerinde ödem şikâyeti yaşayan kadınlar için özellikle önermekteyim.

ERKEKLER İÇİN:

Rezidü, idrar kesesindeki idrarın bir seferde tamamen boşaltılamaması demektir. Yani, idrar yaptıktan sonra idrar kesesinde bir miktar daha idrarın kalması anlamına gelir ki, kısa bir süre sonra tekrar tuvalete gitme ihtiyacı hissedilir. Orta yaşın üzerindeki erkeklerde görülen rezidü şikâyetlerinin ortadan kaldırılmasında iyi bir yardımcıdır. Sağlığınız daim olsun.

GÜNÜN KÜRÜ:

Regl dönemine bağlı ödeme karşı

Kaynamakta olan bir litre suya yaklaşık bir avuç kiraz sapını atınız. Beş dakika ağzı kapalı olarak hafif ateşte kaynatınız. Soğuduktan sonra süzünüz ve bir şişeye doldurarak buzdolabında koruyunuz. Aç veya tok, regl süresince her gün bir su bardağı içiniz. Hazırlanan kiraz sapı suyu buzdolabında üç gün bekleyebilir. Üç günden sonra artan miktarı kullanmayınız. Gerekiyorsa yeniden her üç günde bir taze olarak hazırlayınız. Satın aldığınız kiraz sapları tozlu olabilir, soğuk suda yıkayabilirsiniz. Kesinlikle sıcak suda yıkamayınız.

Toksin atıcı ve dolaşım bozukluğuna karşı

Kaynamakta olan bir litre suya yaklaşık bir avuç kiraz sapını atınız. Yedi dakika ağzı kapalı olarak hafif ateşte kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra, soğumasını beklemeden süzünüz ve bir şişeye doldurarak buzdolabında koruyunuz. Yemeklerden yarım saat önce veya yemeklerden iki saat sonra günde sadece bir su bardağı içilir. Bir hafta uygulandıktan sonra üç gün ara verilir ve tekrar bir hafta uygulanır ve sonra kür sonlandırılır. Hazırlanan kiraz sapı suyu buzdolabında üç gün bekleyebilir. Üç günden sonra artan miktarı kullanmayınız. Gerekiyorsa yeniden her üç günde bir taze olarak hazırlayınız. Satın aldığınız kiraz sapları tozlu ise, soğuk suda yıkayabilirsiniz. Kesinlikle sıcak suda yıkamayınız.

ROMATOİD ARTRİT DURUMUNDA:Romatizma şikâyetlerine karşı kurutulmuş kiraz sapı ile dişi ısırganın beraberce hazırlanan kürü, mükemmel bir yardımcı tedavi imkânı sunuyor. Bu kürü uygulayan çok sayıdaki romatizma hastası kürün gücünü de çok iyi bilmektedir. Siz değerli okuyucularıma, ısırgan konusunu bu köşede işlerken kurutulmuş kiraz sapı-dişi ısırgan kürünün hazırlama ve uygulama şeklini yazacağım.

Dikkat: Buradaki bilgilerin herhangi bir hastalığı teşhis amacı kesinlikle yoktur. Bir rahatsızlığınız var ise, mutlaka bir hekime danışınız.

Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu. Bitkilerle gelen sağlık

DOĞAL CİLT MASKESİ






DOĞAL CİLT MASKESİ
Değerli okuyucu, doğal bir ürünün belli bir kısmını çöpe atıyor isek, onun hakkında bilgi sahibi veya ilim sahibi olmadığımızdandır. Doğa kesinlikle çöp üretmez. Örneğin, elmanın veya portakalın kabukları çöp değildir. Elma kabukları üzerine yapmış olduğum araştırmalarımın ardından hiç beklemediğim bir sonuçla karşılaştım. Elmanın cildi mükemmel bir şekilde besleyecek, tazelik ve parlaklık kazandıracak etkin maddelere sahip olduğunu gördüm. Dirençli kılıyor Kozmetikle ilgili çalışmalar pek fazla üzerinde durmadığım ve zaman ayırmadığım konulardır. Bir deri hastalığı üzerine kırmızı elma kabuklarının etkili olabileceğini araştırmaya başlamıştım. Çünkü elmanın içeriğinde bulunan bazı etkin madde gruplarının, örneğin, digalactosyl-diglycerid’in, bir deri hastalığına karşı etkili olduğunu biliyordum. Bazı meyve kabuklarında kimyasal adı farnesen olan bir etken madde vardır. Farnesen maddesinin çok iyi tanımlanmış alpha-farnesen ve beta-farnesen olmak üzere iki adet izomeri bulunur. Koklandığında, özellikle yeşil elmaya özgü kokuyu veren bu etken maddedir. Kabuğunda farnesen bulunan meyvelerin kabukları zarar gördüğünde, açığa çıkan farnesen havanın oksijeni ile temas ederek zarar gören bölgenin kararmasına (koyu kahve rengi) neden olur. Sonuçta meyve zedelendiği bölgeden çürümeye başlar. Farnesen maddesi, bulunduğu meyvenin kabuğunu (cildini) dirençli kılan bir maddedir. Araştırmalarımın sonunda kırmızı elma kabuklarının içeriğindeki etkin madde gruplarının tek başına etkili olamayacağını gördüm. Etkili olabilmesi için beraberinde farklı bir promotorla (işlev artırıcı) kullanılması gerekiyordu. Canlandırıcı etki Bu yolda araştırmaya devam ederken sırada kayısı vardı. Kırmızı elma kabukları ile kalın soyulmuş kayısı karışımının cilde tazelik, canlılık kazandıran mükemmel bir maske oluşturduğunu fark ettim. Ne var ki, kırmızı elma kabuklarıyla beraber kayısı uygulaması araştırdığım deri hastalığına çözüm getirmemişti ama yan sonuç olarak cilt tazeliği, cilt canlılığı ve cildin güzel görünümü için uygulanabilecek başarılı bir yüz maskesi ortaya çıkmıştı. Bugün, hem kadınların hem de erkeklerin kolayca uygulayabilecekleri elma-kayısı cilt maskesini “Günün Küründe” açıklıyorum. Tüm okuyucularımın Kurban Bayramı’nı kutlar, sağlıklarının daim olmasını dilerim.
Elma ve kayısı birlikteliğiNe elmanın ne de portakalın kabukları çöpe atılmayı hak ediyor. Portakalın kabuklarından reçel yapabilirsiniz. Hiçbir şey yapamazsanız, bu kış meyvesinin kabuklarını çöpe atmadan önce, evinizdeki ocağın veya sobanızın veya da sıcak kalorifer radyatörünün üzerine koyarsanız, tüm evinizi kaplayan hoş kokuyu hissedebilirsiniz. Yıllar önce elma üzerinde araştırmalarıma başlamıştım. Elma kabuklarındaki cilde parlaklık ve tazelik kazandıracak etkin maddelerinden nasıl faydalanabilirdik? Elma kabuklarını bu amaçla tek başına kullanmak yeterli değildi. İçerdiği bu faydalı etkin maddelerin cildimize uygulandığında etkili olabilmeleri için, ikinci bir promotora ihtiyaç vardı. Yaptığım çalışma sonucunda, en uygun promotorun kayısı olduğunu buldum.
GÜNÜN KÜRÜ
Kırmızı elma ve kayısıyla yüz maskesi.
Bu maske için kullanacağınız malzemeler: 1 adet sert, ekşi olmayan orta boy kırmızı elma ve 4 adet sert kayısıdır. Bir adet orta boy kırmızı elmanın kabuğu ince olarak soyulur. Maske için kullanılacak olan kırmızı elmanın ince soyulmuş kabuklarıdır. 4 adet sert kayısı (yumuşak olmayan) her biri yaklaşık 1.5 cm kalınlığında soyun (kabukları ile beraber). Kayısının çekirdeğinin etrafında bulunan yumuşak plazenta kısmı kullanılmamalıdır. İnce olarak soyulmuş kırmızı elma kabuğu ile kalın etli (1.5 cm) soyulmuş 4 adet kayısı beraber küçük bir kapta ve çok az su ilave ederek hafif ateşte 5 dakika lapa haline getirin. Lapa haline getirirken çatal yardımıyla da iyice ezin. 5 dakikalık lapa yapma süresinde karışıma az az su ilave ederek kıvamı koruyun, çatal veya kaşık yardımıyla iyice ezerek homojen hale getirin. 5 dakika tamamlanınca ılımasını bekleyin. Ilıyınca iki parmak yardımıyla alnınıza, burun ve yüzünüze çok hafif bir şekilde fazla bastırmadan yedirerek sürün. En az 20 en fazla 30 dakika bekletin. Daha sonra sadece suyla yıkayın ve havlu ile kurulayın. Bu işlem haftada bir kez uygulanır. Ayda üç defadan fazla uygulamayın.
Dikkat: Buradaki bilgilerin herhangi bir hastalığı teşhis amacı kesinlikle yoktur. Bir rahatsızlığınız var ise, mutlaka bir hekime danışınız.
Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu.Bitkilerle gelen sağlık